31 Mayıs 2006

öyle oldu, böyle oldu;

bugün ofite tüm işlerimi bitirdim, üstelik stressiz, benim için önemli bu...

öğlen metrocitye gittik, 45 dakika sürdü, feci trafik ve sıcak vardı ama ofis ortamından uzaklaşmak iyi geldi.

metrocity'e giderken kanyon2un onunden geçtik, wagamamaya gitmem lazım, yoksa yase beynimin etini yer. en kısa zamanda çözmem lazım bunu, evet , evet, çözmem lazım.

patlayana kadar burger king yedim, yine patlamadım.

göğğğğğğğğğçe geldi aslı'yla, vize alacaklar aslı'ya, gökce'ye bayılıyorum, o rahatlığına, o problemleri çözmedeki doğuştan yeteneğine...

ekincik sıkılmıştı, araştık, sıkıntısı geçmişti epey, sevindim, gezelim görelim yaptık.

yase ile prayer flagleri paylaşamadık, adilce bir çözüm önerdim ama ona çok adilce görünmedi, zannediyorum hesap yapamıyor.

koli basili the gerçek ile programlarımız tutmadı bir türlü, olsun diyor, bir başka bahara diyoruz.

30 Mayıs 2006


işte böyle yatıyor bu sıpa. beni evlatlık almasını bu yüzden istiyorum.
tembellik üstüme çöktü, içimde uzun zamandır kıvrılıp yatan hiçcilik yaratığıyla olan münasebetinden dolayı kolumu kıpırdatacak durumda değilim. fiziksel olarakta, ruhsal olarak da. yani kıpırdatsam ne olacak, ne değişecek düşünce yumaklarıyla örülü beynimin içi. dünyadaki açlığa çözüm mü olacağım, dünyadaki sömürüye , insan ve hayvan hakları ihlallerine çözüm mü olacağım? birbirlerine işkence yapabilen bir türün üyesi olarak neyi değiştirebilirim?
e bir iz bırakarak ölmek lazım diyenlere evet ve hayır cevapları için bir sürü nedenim var.
ormanda, ağacın serin gölgesinde, etrafımda daha önce beraber yaşadığım, dostum ya da düşmanım hayvanların arasında olduğumu bilerek uyumak istiyorum. sarı beni evlatlık edinse... kendimi onun ve başka hayvanların yanında çok iyi hissediyorum.

24 Mayıs 2006

prayer flagler geldi. güzeller gerçekten. dün tesadüfen iki kişiye de yaradı. ben ise ne yazacağımı şaşırdım. aslında yazarken farkettim ki çok fazla dileğim yok.

kendim için sağlık
kolibasili the gerçek için sağlık
sarı için sağlık ilk yazdıklarım, sonra mutluluk, huzur gibi genel ve üçümüzü içerek kavramlar geldi hep. ama tabi hemen doldurmadım. aklıma başka şeyler gelecektir sonra, onları yazacağım.
hoşuma gitti bu prayer flag işi. umarım hepimizin dilekleri gerçekleşir.

18 Mayıs 2006

karar verme zamanı yaklaşıyor, ya solucan gibi yaşayacak, ya da ormanların kralı olunacak. solucan çok gıcık bir yaratık ya. hiç değeri yok, balık avlamaya gidenler dışında, onlarda yem olarak kullanır bunu.

duman'ın aman aman parçasının şarkı sözlerini buldum;

Nereye gider başını alıp sorarsın
Kimbilir durmadan nasıl susarsın
Bilmeden boşuna atıp tutarsın
Su gibi açıp geçer zaman

Gezdin tozdun aman aman
Sazdın sözdün aman aman
Giderek üzdün bizi zaman

Yazdın çizdin aman aman
İncecik izdin aman aman
Sıraya dizdin bizi zaman

Hem kaçıp yeni bir adım atarken
Dibine kadar çileye batıp çıkarken
İçine atıp atıp yoluna basıp giderken
Su gibi akıp geçer zaman
duman'ın aman aman parçasını dinleyin. insanda kendini dağlardaki kayaların üzerine atıp parçalama hissi uyandırıyor.

ağır roman filminden bir sahne : mahallenin delikanlıları bir varilde ates yakmışlar, ateş etrafında esrar içip sohbet ediyorlar, gülüyorlar. aralarında bir espri var;

aralarından biri polis diye bağırıyor, diğerleri;

- çıkarın lan bizi buradan
- çıkarın bizi bu mahalleden diyor.

çok hoşuma gitmişti, hah bu, bazen benim hissettiğim ama bir türlü açıklayamadığım hislerim.

işte duman'ın bu parçası da bana, filmde kendi hislerimle özdeşleştirdiğim bu sahneyi hatırlatıyor.

- çıkarın lannnnnnnnn bizi buradannnnnnnnnnnnnnnnn...

17 Mayıs 2006

evi çamaşırlar ele geçirdi. heryerden üstümüze geliyor, önümüzü kesiyor, üstelik her türlüsü yani; yıkanmış, kurumuş , dolaba tıkılmışı, yıkanmış kurusun diye oraya buraya asılmışı, kirli olup renklerine göre öbek öbek ayrılmışı. ya yıkaması kolay, asması da fakat katlaması ve askıya asması çok zorluyor beni. bir de çorap teklerini bulmak işin en gizemli, esrarengiz bölümü, tırsıyorum bazen, evde bilmediğim doğaüstü şeyler mi oluyor diye. devamlı kayboluyor, bilinmezliğe gidiyor yani, böyle birşey olabilir mi? kardeşim bu işe bir açıklama getirilsin , ne bileyim araştırma yapılsın falan, nereye gidiyor bu çorap tekleri, zararımız trilyoları aştı... oha !!!! geliştiriyorum kendimi.
levent aldı bizim prayer flag'leri. yazılı olanları bulmuş, yazısızlara sonra bakacakmış, olsun dedim, önce bunları yollasın da, ayrıca doğru söyledi, bunların üzerine de yazabilirsiniz dedi. ben hayattaki bu tip çakışmaları seviyorum, o öyle söylediyse , onların da üzerine yazılacak, öyle gerekiyormuş diye. bu arada yazısızlar da beklenecek, dört gözle... leventttttttttttt süper bir insansın, senin dileklerin de gerçekleşir umarım.
kolibasili the gerçek'in sergisi güzel geçiyor, sergi açılışı çok güzel geçti. bir sürü şarap içildi, sağolsun arkadaşlarımız oradaydı. eğlenceli oldu, gerçi ben ve kolibasili the gerçek biraz şaşkındık ama yine de eğlendik.

efendim galerinin sahibi pırıl hanım çok zevkli ikramlar hazırlatmıştı,
hande hanımın organizasyonu güzeldi,
istem hanım bol şarapla sarhoş olmamızı sağladı,
ekincik ve akay beni her gördüğüm yerde güldürerek az da olsa şaşkınlığımı atmamı sağladılar, erdoğan amca ve emsal çok tatlıydı, sapanca'dan toprak çapalamayı bırakarak gelmişlerdi,
nafiz, uzun zamandır görüşmemiş olmamıza rağmen çok sıcaktı.
vasıf bey çok zarif bir çiçek yollamıştı,
meriç ve güney ve nurhan annemlerle takıldılar biraz, biraz benle, sağolsunlar, annemleri toparladılar,
gülay ve eşi veysel taaaaaaaa maltepe'den geldiler, herzaman ki cıvıl cıvıl neşesiyle gülay...
kayı, erdoğan amcayla, büyüklerle ilgilendi,
alp, temur, mustafa, neco abi... daha bir sürü insan vardı.

dileyenlere galerinin adresi www.pgartgallery.com ve sezon sergilerinde kolibasili the gerçekkkkkkkkkkkk

16 Mayıs 2006

çok oldu yazmayalı,

ekin kısır yaptı, süper oldu, parmaklarımızı ve zaten az kalmış aklımızı yedik.

kolibasili the gerçek'in sergisi açıldı, çok kalabalık, güzel bir açılış oldu.

annemler geldi, bizde kaldılar, yemekler, kuzenler, gezmeler, aile özlemi, güzel oldu.

levent'ten prayer flag istedim, gönderecek bekliyorum, dileklerimi yazacağım.

tülü sezaryen olacakmış, onu öğrendim.

akay'la bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete durumları oldu, projelerimiz var yani, bakalım...

yase ayakkabıları yolladı, çok güzel oldu.
wagamama'dan randevu aldık, hep birlikte, gidip tıkınacağız.

ev çamaşır doldu, kim yıkayacak bunları?

yapılacak işler listem çoğaldıkça çoğaldı, kim yapacak bunları?

göbek bölgemde bu sene ilk yağlarım göründü, oha dedim kendime.

manikür pedikür derken feci giriyor, çözmek lazım bu işleri.

briç öğreneceğim gibi görünüyor, herkes sen çok seversin diyor, oysa bana öyle dediklerinde tiksindiğimi bilmiyorlar.